Webtekeşfet
  • 1
    • Yeni Bildirim
    • Duyurular
      2 Gün Önce
    • Tüm Yeni Bildirimler
  • 0
    • Gelen Mesaj
    • Tüm Yeni Mesajlar
    • Giriş Yap
Webtekeşfet
Hoş Geldiniz...


  • Ana Sayfa
  • Teknoloji
  • Sosyal Medya
  • Yemek
  • Ekonomi
  • Kadın
  • Erkek
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

  Gece Modu

Bizi Takip Et.

© copyright 2023

Teknoloji
Ne Araştırıyosan Webtekesfet.

* YENİ SPONSORLU REKLAM *
Anasayfa SureFâtır Suresi Okunuşu ve Anlamı

Fâtır Suresi Okunuşu ve Anlamı

Webtekeşfet   - 11 ay önce
0 301
11 dk okuma süresi

Fâtır Suresi Okunuşu ve Anlamı

Fâtır Suresi 35.Ayet

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
35:1

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَاعِلِ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلًا اُو۬ل۪ٓي اَجْنِحَةٍ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۜ يَز۪يدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَٓاءُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah’ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
35:2

مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

Allah, insanlar için rahmetinden her neyi (hangi nimet, fazilet ve muvaffakiyet kapısını) açacak olsa artık onu kısıp-tutacak (ve engel olacak) yoktur; Her neyi kısar-tutarsa (her kime bir devlet ve nimet kapısını takdir buyurmamışsa) , artık onu da ondan salacak (ve zorla alacak) da yoktur. O, üstün ve güçlü olandır ve hüküm ve hikmet sahibidir.
35:3

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۜ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللّٰهِ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ

Ey insanlar, Allah’ın üzerinizdeki (sayısız) nimetini (sürekli) hatırlayıp (şükrünüzü yapın) . Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah’ın dışında bir başka yaratıcı var mı? Kesinlikle O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da (Haktan ve hayırdan) çevriliyorsunuz? (Bu ne derin bir gaflettir.)
35:4

وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ

(Ey Nebim) Eğer seni yalanlıyorlarsa (sabret) , senden önceki elçiler de yalanlandı. Bütün işler Allah’a döndürülüp durmaktadır.
35:5

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın va’di haktır (her dediği olacaktır) ; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı (lar) da, sizi Allah ile (Kur’an’ın ayetlerini, Peygamberin hadislerini istismar edip eğrilterek ve kendisine Hak dostu havası vererek) aldatmasın. (Bundan sakının ki en yaygın ve maalesef saygın sahtekârlıktır.)
35:6

اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّاۜ اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّع۪يرِۜ

Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi hizbini (partisini, taifesini-tabilerini) , ancak çılgınca yanan (cehennem) ateşin ehlinden olmaya çağırır.
35:7

اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ۟

O inkâr edenler (yok mu, işte) ; onlar için (hem dünyada hem ahirette) şiddetli bir azap vardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için de bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.
35:8

اَفَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُٓوءُ عَمَلِه۪ فَرَاٰهُ حَسَنًاۜ فَاِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۘ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Kötü olarak işledikleri amelleri kendisine çekici-süslü kılınıp da onu güzel gören mi (Allah katında kabul görecek) ? Artık şüphesiz Allah, (bile bile İslam’a ve insanlığa ters gidenlerin) dilediğini saptırır, dilediğini (hayır işleyip hak edeni ise) hidayete eriştirir. Öyleyse, onlara (itiraz ve isyana kalkışanlara) karşı nefsin hasretlere kapılıp gitmesin. Gerçekten Allah, yaptıklarını bilendir (ve her şeyi kayıt altına alandır) .
35:9

وَاللّٰهُ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَابًا فَسُقْنَاهُ اِلٰى بَلَدٍ مَيِّتٍ فَاَحْيَيْنَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ كَذٰلِكَ النُّشُورُ

Allah, rüzgârları gönderir, onlar da (buhar yüklü) bulutu kaldırır, böylece Biz onu (susuzluktan kurumuş) ölü bir beldeye sürükleriz, onunla (yağmurla) , yeri ölümünden sonra diriltiriz (çeşit çeşit bitkiler çıkartırız) . İşte (ölümden sonra) dirilip-yayılma da (aynen) böyle (olacaktır) .
35:10

مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَم۪يعًاۜ اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُۜ وَالَّذ۪ينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَمَكْرُ اُو۬لٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ

Kim izzet ve şeref istiyorsa (bilsin ki) izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. O (Rabbımıza) ancak (tevazu ve teslimiyetle yapılan övgüler ve şükürler gibi) güzel sözler yükselir. (Bu güzel dua ve zikirleri de sadece) salih ameller (ve halis niyetler kabul ettirip) Allah’a ulaştırabilir. “Ama kötülükler (ve şeytani niyetler) le hile ve tuzak kuranlara (Halkı aldatmak için dini duyguları ve değerleri istismara kalkışanlara) gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve tuzakları, şeytani tasarıları boşa çıkacaktır.
35:11

وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ اَزْوَاجًاۜ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ اُنْثٰى وَلَا تَضَعُ اِلَّا بِعِلْمِه۪ۜ وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِه۪ٓ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ

Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O’nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür süren (varlığın) ömrünün uzatılması veya kısaltılması da mutlaka bir kitapta (levh-i mahfuzda)(yazılı) dır. Ve kuşkusuz bu (karmaşık plan ve program) Allah’a kolaydır.
35:12

وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِۗ هٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَٓائِغٌ شَرَابُهُ وَهٰذَا مِلْحٌ اُجَاجٌۜ وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ ف۪يهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

(Halâ bakıp ibret almaz mısınız ki) İki deniz bir değildir. Şu, tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da, tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O’nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün. (Düşünün, sizin iyiliğiniz ve istifadeniz için Allah neler yaratmıştır?)
35:13

يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۙ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ وَالَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مَا يَمْلِكُونَ مِنْ قِطْم۪يرٍۜ

(Allah) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah sizin Rabbinizdir; mülk O’nundur. O’ndan başka taptıklarınız ise, ‘bir çekirdeğin incecik zarına’ bile malik olmayan (zavallılardır) .
35:14

اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟

(Putlara ve tağutlara) Onlara boşuna dua etmeyin. Çünkü sizin duanızı işitmezler… İşitseler bile cevap veremezler! Kıyamet gününde de (onları Allah’a) ortak koşmanızı reddedecekler (ve sizi terk edecekler. Bunu her şeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez. (O size acıyıp uyarmaktadır.)
35:15

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ

Ey insanlar, siz Allah’a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) dır, Hamid (övülmeye layık) tır.
35:16

اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَد۪يدٍۚ

(Allah) Dileyecek olsa, sizi giderir (devirir) ve yepyeni bir halk getirip (konuçlandırır, iktidara taşır) .
35:17

وَمَا ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ بِعَز۪يزٍ

Bu da, Allah’a göre hiç de güç değildir. (O dilediğini “kün” emriyle yapandır.)
35:18

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَاِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ اِلٰى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۜ اِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَۜ وَمَنْ تَزَكّٰى فَاِنَّمَا يَتَزَكّٰى لِنَفْسِه۪ۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ

Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır olan onun taşınması için (başkasını) çağırsa en yakını bile olsa, ağırlığından bir şey yüklenmez. Sen ancak görmeden (gaybi haşyetle) Rablerinden korkanları ve namazı dosdoğru kılanları uyarırsın. Kim temizlenirse kendisi için temizlenir. Dönüş Allah’adır.
35:19

وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُۙ

Körle gören eşit olamaz.
35:20

وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُۙ

Karanlıkla aydınlık bir tutulamaz.
35:21

وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُۚ

Gölge ile hararet de aynı sayılamaz.
35:22

وَمَا يَسْتَوِي الْاَحْيَٓاءُ وَلَا الْاَمْوَاتُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ

Dirilerle ölüler de bir olamaz, değildir; şüphesiz Allah (hikmet ve hakikati) dilediği kimseye duyurup işittirir sen ise kabirlerde olanlara (canlı cenaze hükmündeki gafil ve kâfir insanlara) işittirebilecek değilsin. (Sadece tebliğ görevini yapmalı, sonuçlarına kafayı takmamalısın.)
35:23

اِنْ اَنْتَ اِلَّا نَذ۪يرٌ

(Ey Resulüm) Sen, yalnızca bir uyarıcısın.
35:24

اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يرًا وَنَذ۪يرًاۜ وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا ف۪يهَا نَذ۪يرٌ

Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.
35:25

وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُن۪يرِ

(Ey Nebim) Eğer seni yalanlıyorlarsa, (aldırma ve dayan) zira senden öncekiler de yalanlandı; elçileri ise; kendilerine apaçık ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi.
35:26

ثُمَّ اَخَذْتُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ۟

Sonra Ben de o İnkâr edenleri yakalayıverdim. Beni inkârları nasıl oldu (onlar gördüler siz de göreceksiniz) .
35:27

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهَاۜ وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ ب۪يضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهَا وَغَرَاب۪يبُ سُودٌ

(Görmez misin) Allah’ın gökyüzünden su indirdiğini (ve toprağı dirilttiğini) ? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kılmışızdır) .
35:28

وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَٓابِّ وَالْاَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ كَذٰلِكَۜ اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ غَفُورٌ

İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah’tan ancak alim olanlar (yaratılış sırlarını ve sorumluluklarını çok iyi kavrayanlar) ‘içleri titreyerek- korkar’. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.
35:29

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ

Gerçekten Allah’ın Kitab’ını (dikkatle) okuyanlar (mana ve mealini anlayıp uygulayanlar) , namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infakta bulunanlar; kesin olarak asla zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (Bunlar her halde kazançlı çıkacaktır.)
35:30

لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ

Çünkü (Allah,) ecirlerini noksansız olarak öder ve Kendi fazlından onlara artırır. Şüphesiz O, bağışlayandır, teşekkürü kabul eden (ve şükredenleri şerefli kılandır) .
35:31

وَالَّذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِعِبَادِه۪ لَخَب۪يرٌ بَص۪يرٌ

Kendinden öncekini doğrulayıcı olarak sana Kitap’tan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisi olan HAK’tır. Şüphesiz Allah, elbette (her şeyden) haberdardır, görendir.
35:32

ثُمَّ اَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذ۪ينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَاۚ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ۚ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۚ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُۜ

Sonra kitabı kullarımız arasında seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimisi nefislerine zulmederler. Kimisi orta hallidir. Kimisi de Allah’ın izniyle, hayırlarda ileri geçendir. İşte bu gerçek ve büyük fazilettir. (Kur’an’a yoğunlaşan, araştıran ve anlayıp uygulayanlar seçkin ve nasipli kimselerdir.)
35:33

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ ف۪يهَا مِنْ اَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤً۬اۚ وَلِبَاسُهُمْ ف۪يهَا حَر۪يرٌ

(Kitaba varis olanlar, Kur’an ahlâkına ve ahkâmına sahip çıkanlar) Adn cennetleri (onlarındır) ; oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek (ten) dir.
35:34

وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ٓي اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۜ اِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌۙ

(Ahirette Cennet halkı) : “Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir” diyeceklerdir.
35:35

اَلَّذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ

“Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize ne bir yorgunluk isabet edecektir ve ne de burada bize bir bıkkınlık usanç gelecektir” (diye sevineceklerdir) .
35:36

وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَۚ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي كُلَّ كَفُورٍۚ

İnkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi (yeterlidir) . Onlar için ne, ölüp kurtulmalarına karar verilir, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız (bunu hak etmişlerdir) .
35:37

وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ ف۪يهَاۚ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ ف۪يهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَٓاءَكُمُ النَّذ۪يرُۜ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ۟

(Cehennemin) İçinde onlar (şöyle) çığlık atıp: “Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım” diyeceklerdir. Size orda (dünyada) , öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Üstelik size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur” (denilip istekleri reddedilecektir) .
35:38

اِنَّ اللّٰهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir.
35:39

هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَكُمْ خَلَٓائِفَ فِي الْاَرْضِۜ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۜ وَلَا يَز۪يدُ الْكَافِر۪ينَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتًاۚ وَلَا يَز۪يدُ الْكَافِر۪ينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَارًا

Yeryüzünde sizi halifeler kılan O’dur. Öyleyse kim inkâr ederse, artık (hür irade ve tercihi ile yaptığı bu) inkârı kendi aleyhinedir. Rableri katında kâfir olanlara kendi inkârları, (ilahi) gazaptan ve azaptan başkasını ziyadeleştirmiş olmayacak ve kâfir olanlara kendi inkârları kayıptan ve pişmanlıktan başkasını arttırmayacak (bütün bunlar kendi başlarına belalar açacaktır) .
35:40

قُلْ اَرَاَيْتُمْ شُرَكَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۚ اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلٰى بَيِّنَتٍ مِنْهُۚ بَلْ اِنْ يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا اِلَّا غُرُورًا

De ki: “Siz, Allah’ın dışında taptığınız ortaklarınıza (aklınızı başınıza alıp hiç) bakmıyor musunuz? Bana haber verin; bunlar yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı vardır? Yoksa Biz onlara (Kur’an dışında özel ve gizli) bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde mi (sanılmaktadır) ?” Hayır, zulmedenler, birbirlerine; aldatmadan başkasını vaat etmiyorlar (yakında anlayacaklardır) .
35:41

اِنَّ اللّٰهَ يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ اَنْ تَزُولَاۚ وَلَئِنْ زَالَتَٓا اِنْ اَمْسَكَهُمَا مِنْ اَحَدٍ مِنْ بَعْدِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا

Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar (yok olurlar, yıkılırlar) diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi’nden sonra artık kimse onları (varlıkta) tutamaz. Doğrusu O, Halim’dir, bağışlayandır.
35:42

وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَٓاءَهُمْ نَذ۪يرٌ لَيَكُونُنَّ اَهْدٰى مِنْ اِحْدَى الْاُمَمِۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ نَذ۪يرٌ مَا زَادَهُمْ اِلَّا نُفُورًاۙ

(Kitap ehli olan dini cemaatlerle, biz de Allah’a inanıyoruz diyen putçu müşrikler) en güçlü yeminleriyle Allah’a kasem ettiler, şayet kendilerine bir nezir (uyarıcı ve Hakka çağırıcı) gelirse herhangi bir ümmetten daha önce ve samimiyetle hak ve hidayete tabi olacaklarına (ve o peygambere sahip çıkacaklarına dair söz verdiler) Ancak, (o ısrarla istedikleri ve bekledikleri kurtarıcı ve) uyarıcı zat kendilerine gelince (bu durum) onların nefretlerini artırmaktan ve haktan uzaklaşmalarından başka işe yaramamıştı.
35:43

اِسْتِكْبَارًا فِي الْاَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِۜ وَلَا يَح۪يقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ اِلَّا بِاَهْلِه۪ۜ فَهَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا سُنَّتَ الْاَوَّل۪ينَۚ فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَبْد۪يلًاۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَحْو۪يلًا

(Üstelik) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp planlayarak (elçiye ve Hak davetçiye karşı çıkmışlardı) . Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmayacaktı. Onlar (kendileri gibi hile ve tuzak kuran) önceki kavimlerin kanunundan (ve onların çarptırıldığı cezadan) başkasını mı bekliyorlar? (veya hile ve hıyanetleri yanlarına mı kalacak zannediyorlar)(oysa) Allah’ın sünnetinde (ezeli adalet ve hikmet takdirinde) asla bir değişme başkalaşma bulamazsın (ve kesinlikle bir sapma ve caymaya rastlayamazsın) .
35:44

اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَكَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةًۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ اِنَّهُ كَانَ عَل۪يمًا قَد۪يرًا

(Bunlar) Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden önceki kavimlerin sonlarının nasıl olduğunu görsünler. Ki onlar (bunlardan her bakımdan) daha güçlü idiler. (İşte o geçmiş medeniyetlerin ve milletlerin bu harabelerine baksınlar da) ne göklerde ne de yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey olmadığını (anlasınlar) . O her şeyi hakkı ile bilen ve istediğini yapmaya gücü yetendir (her şeye Kadir olandır) .
35:45

وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلٰى ظَهْرِهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِعِبَادِه۪ بَص۪يرًا

Eğer Allah, insanları işleyip kazandıkları günahlar yüzünden hemen yakalayıp cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak (imtihan gerçeği ve merhameti gereği) onları belli bir müddet geciktirir. Ama ecelleri geldi mi (intikamını alıverir) Çünkü Allah kullarını devamlı gözetlemekte (ve amellerine göre hak ettiklerini vermekte) dir.


Bu içeriğe emoji ile tepki ver!
Beğen
Beğenme
Kahkaha
Kalp
Üzgün
Kızgın
0
0
0
0
0
0

Yorumunuz:
Yorumunuz minimum 15 karakter olmalıdır. 0 / 416 Karakterden fazla olmamalıdır.
Bu konuya hiç yorum yapılmadı. İlk yorum sizden olsun.
Trendler
Kasas Suresi Okunuşu ve Anlamı
Mâide Suresi Okunuşu ve Anlamı
MTV Nedir? - MTV Nasıl Hesaplanır? - Motorlu Taşıtlar Vergisi Hakkında
Para Kazanmak İçin 6 Öneri
Teknoloji’nin Çevre Kirliliğine Etkisi
Teknolojinin Tehlikeleri - Dangers Of Technology
Vâkı’a Suresi Okunuşu ve Anlamı
Müminûn Suresi Okunuşu ve Anlamı
Nahl Suresi Okunuşu ve Anlamı
Reklam Banner
User Image