
Mü’minûn Suresi 23.Ayet
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
23:1
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ
Gerçekten Mü’minler felaha (huzur ve kurtuluşa) ermişlerdir (ki onların özellikleri şöyledir) :
23:2
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ
Onlar namazlarında huşu içindedir (şuurla ve korkuyla devamlı huzur halindedir. Çünkü namaz Allah’la “ahit”leşme ve “akit”leşmeyi tazelemektir; “abid”leşmedir, yani kulluk görevi ve Kur’an’ın tamamının sorumluluğunu üstlenme bilincidir.)
23:3
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ
Onlar lağviyattan (boş ve nahoş söz ve işlerden ve hayasız görüntülerden) yüz çevirenler (hayırlı ve yararlı işlere yönelenler) dir. (Kötülüklere muarız olup, muhalefete ve mücadeleye girişenlerdir.)
23:4
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَۙ
Onlar zekat (verecek şekilde helal kazanmak ve zekat vergisini uygulayacak Adil bir düzeni kurmak) için çalışıp gerekli çabayı sarf edenlerdir.
23:5
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ
Ve onlar ırzlarını (namuslarını ve iffetli durumlarını titizlikle) koruyup muhafaza edenlerdir.
23:6
اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ
Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına ve sorumluluklarını üzerlerine aldıklarına (resmi ama özel mazeret ve müsaadeyle yapılan nikâh sözleşmesi caiz bulunanlara) karşı (tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir.
23:7
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ
Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenler (ve günaha girenler) dir.
23:8
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۙ
Gerçekten Kurtuluşa erecek mü’minler onlardır ki, onlar emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet (ve sadakat) üzerindedir.
23:9
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ
Onlar, salavatını (bütün Kur’an ahkâmını ve İslami kurumları) da (titizlikle) korumak (için cehdü gayret gösterenlerdir) .
23:10
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَۙ
İşte (yeryüzünün hâkimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır.
23:11
اَلَّذ۪ينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
Ki onlar Firdevs (cennetlerin) e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır.
23:12
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ ط۪ينٍۚ
Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.
23:13
ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۖ
Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine (ana rahmine) yerleştirip (bıraktık) .
23:14
ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًاۗ ثُمَّ اَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا اٰخَرَۜ فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَۜ
Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak’ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirip (donattık) ; sonra bir başka yaratışla onu (tastamam) inşa edip (hayata çıkardık) . Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir (anlamaya çalışınız).
23:15
ثُمَّ اِنَّكُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ لَمَيِّتُونَۜ
(Dünya hayatınız ve imtihanınız bittikten) Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız.
23:16
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ تُبْعَثُونَ
Sonra siz gerçekten kıyamet günü diriltilecek (ve amellerinizin karşılığını bulacaksınız) .
23:17
وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَٓائِقَۗ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِل۪ينَ
Andolsun, biz sizin üstünüzde yedi yol (gök tabakalarını veya duyu organlarınızı) yarattık; Biz yaratmada gafiller değiliz. (Asıl siz gafletten uyanınız!)
23:18
وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍ فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ وَاِنَّا عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ لَقَادِرُونَۚ
(Her yıl) Biz gökten belli bir miktarda su indiririz ve onu yeryüzünde (belli bölgelerde) yerleştiririz; şüphesiz Biz onu (kurutup) giderme gücüne de sahibiz.
23:19
فَاَنْشَأْنَا لَكُمْ بِه۪ جَنَّاتٍ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍۢ لَكُمْ ف۪يهَا فَوَاكِهُ۬ كَث۪يرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۙ
Böylelikle, bununla (o yağmurla) size hurmalıklardan, üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik, (ayrıca) içlerinde çok sayıda meyveler vardır; sizler onlardan yemektesiniz.
23:20
وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَٓاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْاٰكِل۪ينَ
Ve (daha çok) Tur-i Sina’da (Akdeniz iklim kuşağında) çıkan bir ağaç (zeytin türü de yarattık) ; o yağlı ve yiyenlere bir katık olarak bitmekte (ürün vermekte) dir.
23:21
وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي بُطُونِهَا وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِعُ كَث۪يرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۙ
Gerçekten (evcil) hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır; karınlarının içinde olanlardan (süt ve yumurtadan) size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar bulunmaktadır. Sizler onlardan yeyip durmaktasınız.
23:22
وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ۟
(Ayrıca binek olarak) Onların üzerinde ve gemilerde taşınmaktasınız.
23:23
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ
Andolsun, biz Nuh’u kendi kavmine (elçi olarak) göndermiştik de böylece kavmine: “Ey Kavmim, Allah’a kulluk edin ki, O’nun dışında sizin başka ilahınız yoktur, yine de sakınmayacak mısınız?” deyip (uyarmıştı) .
23:24
فَقَالَ الْمَلَؤُ۬ا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِه۪ مَا هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۙ يُر۪يدُ اَنْ يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَاَنْزَلَ مَلٰٓئِكَةًۚ مَا سَمِعْنَا بِهٰذَا ف۪ٓي اٰبَٓائِنَا الْاَوَّل۪ينَۚ
Bunun üzerine, kavminden inkâra sapmış önde gelenler dediler ki: “Bu, (Nuh) sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak (üstümüze) melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu (n dediklerini) işitmiş değiliz.”
23:25
اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌ بِه۪ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ
(Hz. Nuh için) “O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyip kontrol edin” (demişlerdi) .
23:26
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي بِمَا كَذَّبُونِ
(Hz. Nuh) “Rabbim, Beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et” diye (dua etmişti) .
23:27
فَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ اَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُۙ فَاسْلُكْ ف۪يهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْۚ وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ
Böylelikle Biz ona: “Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim Bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş olanlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda Bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır” diye vahyettik.
23:28
فَاِذَا اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ
Böylece sen, beraberinde olanlarla gemiye bindiğinde o zaman: “Bizi o zulmeden kavimden kurtaran Allah’a hamdolsun” demelisin.
23:29
وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ
Ve: “Rabbim, beni kutlu bir konakta indir, Sen konuklayanların en hayırlısısın” diye (dua etmelisin).
23:30
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ وَاِنْ كُنَّا لَمُبْتَل۪ينَ
Hiç şüphesiz bunda (Nuh tufanında insanlar için ibretler ve) ayetler vardır ve biz gerçekten (herkesi ve her kavmi böyle imtihan ve) denemeden geçiririz.
23:31
ثُمَّ اَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا اٰخَر۪ينَۚ
Sonra onların ardından bir başka insan-nesli yaratıp-inşa ettik.
23:32
فَاَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ۟
Onlara da kendi içlerinden: “Allah’a ibadet edin. O’nun dışında sizin başka ilahınız yoktur, yine de sakınmayacak mısınız?” (desin) diye içlerinden bir elçi gönderdik.
23:33
وَقَالَ الْمَلَاُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَٓاءِ الْاٰخِرَةِ وَاَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۙ مَا هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۙ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ
(Fakat) Kendi kavminden, inkâr edip ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine, dünya hayatında refah (imkân ve iktidar) verdiğimiz önde gelenler (zenginler ve yöneticiler) dedi ki: “Bu, (elçi ve davetçi) sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir” (bunları sizden farklı ve faziletli görüp itaat etmeniz gereksizdir) .
23:34
وَلَئِنْ اَطَعْتُمْ بَشَرًا مِثْلَكُمْ اِنَّكُمْ اِذًا لَخَاسِرُونَ
“Eğer sizin benzeriniz olan bir beşere boyun eğecek olursanız, andolsun (o takdirde) , siz gerçekten hüsrana düşen (aciz ve şahsiyetsiz kimselersinizdir) .”
23:35
اَيَعِدُكُمْ اَنَّكُمْ اِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا اَنَّكُمْ مُخْرَجُونَۖ
“O, (elçiler) ölüp (gittiğiniz) , toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman, sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çıkarılacağınızı mı va’detmekte (siz de inanıp bunların peşinden gitmektesiniz, öyle mi?) ”
23:36
هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَۖ
“Heyhat, size vaat edilen şeye (ahiret ve cennete) heyhat!” (Bu adam gerçekleşmesi imkânsız vaatlerle sizi kandırıvermektedir.)
23:37
اِنْ هِيَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوث۪ينَۖ
” (Böylesi asılsız ve imkânsız şeylere inandığınız için yazıklar ve hayıflar olsun size!) O (sandığınız ve sahip çıktığınız cennet) , sadece bizim (yaşadığımız bu) dünya hayatından ibarettir. (Sonunda) ölürüz ve (şimdilik) yaşarız. Biz (ahirete) diriltilecek değiliz.”
23:38
اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌۨ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِن۪ينَ
(Halbuki) “O ise, sadece (sizin gibi) bir adam (insan) dır, Allah üzerine (sizi aldatıp) yalan uydurmaktadır. (Bu nedenle) bizler de ona inanacak değiliz.”
23:39
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي بِمَا كَذَّبُونِ
Hud: “Rabbim, beni yalanlamalarına karşı, bana yardım et” demiş (Allah’a yönelmişti).
23:40
قَالَ عَمَّا قَل۪يلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِم۪ينَۚ
(Cenabı Hak ise) : “Az bir süre (bekle) , onlar (yakında) gerçekten pişman (ve perişan) olacaklar” diyerek (onu teselli etmişti).
23:41
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَٓاءًۚ فَبُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ
Derken, hak (ettikleri cezaya karşılık) olmak üzere, o korkunç çığlık onları yakalayıverdi. Böylece onları bir süprüntü (çer çöp kalıntısı) kılıverdik. Zulmeden kavim için (hayır ve huzurdan uzaklık ve) yıkım olsun. (Kahredilsin!)
23:42
ثُمَّ اَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قُرُونًا اٰخَر۪ينَۜ
Sonra onların ardından başka nesiller yaratıp-inşa ettik.
23:43
مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَۜ
Ümmetlerden (millet ve medeniyetlerden) hiçbiri, kendisine tespit edilmiş eceli ne öne alabilir, ne erteleyebilir.
23:44
ثُمَّ اَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَاۜ كُلَّمَا جَٓاءَ اُمَّةً رَسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَاَتْبَعْنَا بَعْضَهُمْ بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ اَحَاد۪يثَۚ فَبُعْدًا لِقَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ
Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, Onu yalanladılar. Böylece Biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir hadise (efsane) kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun. (Kahredilsin!)
23:45
ثُمَّ اَرْسَلْنَا مُوسٰى وَاَخَاهُ هٰرُونَ بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ
Sonra Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
23:46
اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَال۪ينَۚ
Firavun’a ve ileri gelen çevresine (emirlerimi tebliğ etsinler diye) ; fakat onlar büyüklendiler (Haktan ve İslam’dan yüz çevirdiler) . Onlar, ‘büyüklenen-zorba’ bir topluluk idi.
23:47
فَقَالُٓوا اَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَۚ
(Firavun ve avenesi şöyle) demişti: “Kendi Kavimleri bize ibadet (kulluk ve kölelik edip) dururken; (kalkıp) bizim gibi iki insana mı inanıp (bağlanıp peşlerinden gidelim?) ”
23:48
فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَك۪ينَ
Böylece onları (elçilerimizi) yalanlamışlar ve yıkıma uğrayanlardan olup gitmişlerdi.
23:49
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Andolsun, biz Musa’ya kitabı verdik, belki onlar (Yahudi topluluklar) hidayete erer diye (merhamet ettik) .
23:50
وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَاُمَّهُٓ اٰيَةً وَاٰوَيْنَاهُمَٓا اِلٰى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَع۪ينٍ۟
Biz, Meryem’in oğlunu ve annesini bir ayet (ibretlik mucize) kıldık ve ikisini barınmaya elverişli bulunan ve akarsuyu olan bir tepede yerleştirdik.
23:51
يَٓا اَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًاۜ اِنّ۪ي بِمَا تَعْمَلُونَ عَل۪يمٌۜ
Ey elçiler, güzel ve temiz olan şeylerden yiyin ve salih ameller işleyin; çünkü gerçekten ben yapmakta olduklarınızı bilmekteyim.
23:52
وَاِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ
“Ve işte sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. (Dinin temel esaslarında ittifak ve İslâm’a bütünüyle itaat eden bir cemaattir.) Sizin Rabbiniz (yaratan, rızıklandıran, koruyan ve sizi eğitmek ve disiplinize etmek üzere kanun koyan sahibiniz) de benim. Öyle ise benden korkun (ve emirlerimi tutun) ” (dedik) .
23:53
فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Fakat onlar, (buna rağmen din) işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler; her bir hizip (ekip-parti) , kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.
23:54
فَذَرْهُمْ ف۪ي غَمْرَتِهِمْ حَتّٰى ح۪ينٍ
(Cezalarının verileceği) Bir süreye kadar sen onları (daldıkları) gaflet ve cehaletleri içinde bırak. (sonunda göreceklerdir.)
23:55
اَيَحْسَبُونَ اَنَّمَا نُمِدُّهُمْ بِه۪ مِنْ مَالٍ وَبَن۪ينَۙ
Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklar (gibi dünyalık geçici nimetler ile) ,
23:56
نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِۜ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ
Biz onların hayrına koşuyoruz (ve iyiliklerine çalışıyoruz?) Hayır, onlar (nasıl bir akıbete ve musibete doğru sürüklendiklerinin farkında ve) şuurunda değillerdir!
23:57
اِنَّ الَّذ۪ينَ هُمْ مِنْ خَشْيَةِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۙ
Gerçekten, Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar,
23:58
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَۙ
Rablerinin ayetlerine (hepsine ve hürmetle) iman edenler (ve uyanlar) ,
23:59
وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَۙ
(Hiçbir şeyi ve hiçbir şekilde) Rablerine ortak koşmayanlar,
23:60
وَالَّذ۪ينَ يُؤْتُونَ مَٓا اٰتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ اَنَّهُمْ اِلٰى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَۙ
Gerçekten Rablerine dönecekler diye, vermekte olduklarını (zekat, infak ve sadakalarını) kalpleri ürpererek verenler (ve başa kakmayanlar) ;
23:61
اُو۬لٰٓئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ
İşte bunlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler.
23:62
وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılacak değildir.
23:63
بَلْ قُلُوبُهُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ مِنْ هٰذَا وَلَهُمْ اَعْمَالٌ مِنْ دُونِ ذٰلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ
Fakat, onların kalpleri bundan dolayı (Kur’an’dan yana) bir gaflet içindedir. (Allah’ın Kelamını okuyup anlama ve uygulama gayreti gösterilmemektedir.) Üstelik onların, bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım kötü şeyler) vardır; onlar bunun için çabalayıvermektedir.
23:64
حَتّٰٓى اِذَٓا اَخَذْنَا مُتْرَف۪يهِمْ بِالْعَذَابِ اِذَا هُمْ يَجْـَٔرُونَۜ
Nihayet, onların refahtan şımaran önde gelenlerini (yöneticileri ve servet sahiplerini) azab ile yakalayıverdiğimiz zaman, onlar hemen feryadı basıp (özür dileyeceklerdir) .
23:65
لَا تَجْـَٔرُوا الْيَوْمَ اِنَّكُمْ مِنَّا لَا تُنْصَرُونَ
(Onlara) Bugün feryad etmeyin, çünkü bizden yardım göremezsiniz (denilecektir) .
23:66
قَدْ كَانَتْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ تَنْكِصُونَۙ
Gerçekten benim ayetlerim size okunuyordu, fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz; (değil mi?)
23:67
مُسْتَكْبِر۪ينَ بِه۪ۗ سَامِرًا تَهْجُرُونَ
Buna (ayetlerime) karşı büyüklük taslayarak; gece vakti de hezeyanlar sergiliyordunuz (denilerek yalvarışları reddedilecektir) .
23:68
اَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ اَمْ جَٓاءَهُمْ مَا لَمْ يَأْتِ اٰبَٓاءَهُمُ الْاَوَّل۪ينَۘ
Onlar, halâ bu (Hak) sözü (Kur’an’ı) gereği gibi düşünmezler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi gelmiştir?
23:69
اَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَۘ
Ya da kendi elçilerini (Hz. Peygamberin aslını ve ahlâkını hiç) tanımamışlar mı ki, şimdi onu inkâr etmektedirler?
23:70
اَمْ يَقُولُونَ بِه۪ جِنَّةٌۜ بَلْ جَٓاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَاَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
Yahut “Onda bir delilik var” mı diyorlar. Hayır, Peygamber onlara Hakk ile gelmiştir ve onların çoğu Hakkı kerih (rahatsız edici) görmektedir.
23:71
وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ اَهْوَٓاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ بَلْ اَتَيْنَاهُمْ بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَنْ ذِكْرِهِمْ مُعْرِضُونَۜ
Eğer hak, onların heva (istek ve tutku) larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrayıverecekti. Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir) lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çevirmektedir.
23:72
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌۗ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ
(Ey Nebim) Yoksa sen onlardan (davetine ve hizmetine karşılık bir ücret) bir haraç mı istiyorsun? Hâlbuki Rabbinin (mükâfat) vergisi daha hayırlıdır. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.
23:73
وَاِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ
Aslında sen onları dosdoğru olan bir yola çağırıp durmaktasın.
23:74
وَاِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ
Ancak ahirete inanmayanlar, gerçekten (Hak) yoldan sapanlardır.
23:75
وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا ف۪ي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Biz eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek, (yine dönüp eski) taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdüreceklerdir.
23:76
وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Andolsun, biz onları azapla yakalayıverdik, fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp yalvarıp (yola gelmemişlerdir) .
23:77
حَتّٰٓى اِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَد۪يدٍ اِذَا هُمْ ف۪يهِ مُبْلِسُونَ۟
Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybetmiş (vaziyette helak edilecektir) .
23:78
وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ
O, (Allah) sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri (düşünme ve değerlendirme yetileri) inşa edendir; ne (kadar) az şükür yapmaktasınız.
23:79
وَهُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
O, sizi yeryüzünde yaratıp-türetendir ve hepiniz yalnızca O’na (döndürülüp) toplanacaksınız.
23:80
وَهُوَ الَّذ۪ي يُحْي۪ وَيُم۪يتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
O, (Allah) hayat veren ve öldürendir; gece ile gündüzün aykırılığı (veya ardarda gelişi) da O’nun (düzeni) dir. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?
23:81
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْاَوَّلُونَ
Hayır; onlar, geçmişteki (cahil ve gafil kavimlerin) söylediklerinin benzerini söylemekte:
23:82
قَالُٓوا ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
“Öldüğümüz, bir toprak ve bir kemik olduğumuz zaman, gerçekten biz (yeniden) mi diriltilecek mişiz?” diye (alay etmektedir).
23:83
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا هٰذَا مِنْ قَبْلُ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ
“Andolsun, bu tür tehditler, bize ve bizden önceki atalarımıza da yapılmıştı; ama bu, geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir.”
23:84
قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
De ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?”
23:85
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
“Allah’ındır” diyecekler. De ki: “Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?”
23:86
قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ
De ki: “Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”
23:87
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ
“Allah’ındır” diyecekler. De ki: “Yine de (Allah’tan korkup, küfür ve kötülükten) sakınıp çekinmeyecek misiniz?”
23:88
قُلْ مَنْ بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُج۪يرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
De ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Her şeyin melekûtu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup kolluyorken kendisi korunmaya (ihtiyaç duymayan kimdir) ?”
23:89
سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ
“Allah’ındır” diyecekler. De ki: “Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyülenmiş (gibi Haktan ve hayırdan yüz çevirmektesiniz?) ”
23:90
بَلْ اَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Gerçek şu ki, Biz onlara Hakkı getirdik, ancak onlar gerçekten yalancı (ve sorumluluktan kaçıcı) kimselerdir.
23:91
مَا اتَّخَذَ اللّٰهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ اِلٰهٍ اِذًا لَذَهَبَ كُلُّ اِلٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ
Allah, hiç bir çocuk edinmemiştir ve O’nunla birlikte hiç bir ilah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Allah, onların nitelendire geldiklerinden yücedir.
23:92
عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟
(O Allah) Gaybı (görünmeyen alemi) ve müşahede edilebileni (eksiksiz olarak) bilendir; onların ortak koştuklarından (ve yakışıksız sıfatlardan) beridir-münezzehtir.
23:93
قُلْ رَبِّ اِمَّا تُرِيَنّ۪ي مَا يُوعَدُونَۙ
De ki: “Rabbim, eğer onlara va’dolunan (azab) ı mutlaka bana göstereceksen,”
23:94
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْن۪ي فِي الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ
“Rabbim, bu durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma (diye dua edince) .”
23:95
وَاِنَّا عَلٰٓى اَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
(Allah:) “Gerçek şu ki biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz (zalimleri ve hainleri zelil, mücahit mü’minleri ise aziz edip sadıkları sevindireceğiz) .”
23:96
اِدْفَعْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ السَّيِّئَةَۜ نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
(Şimdilik sen) Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; (saldırgan inkârcıların ve marazlı münafıkların acı ve alçaltıcı akıbetlerini seyret) biz, onların nitelendire geldiklerini en iyi bileniz.
23:97
وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ
Ve de ki: “Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından sana sığınıveririm.”
23:98
وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
“Ve onların (şeytanlaşmış insanların) benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim.”
23:99
حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, (yalvarıp) der ki: “Rabbim, (ne olur) beni (hayata) geri çevirin.”
23:100
لَعَلّ۪ٓي اَعْمَلُ صَالِحًا ف۪يمَا تَرَكْتُ كَلَّاۜ اِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَٓائِلُهَاۜ وَمِنْ وَرَٓائِهِمْ بَرْزَخٌ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
“Ki, (terk edip yapmadığım) geride bıraktığım (dünya) da salih amellerde bulunayım.” Asla, gerçekten bu, sadece (samimiyetsiz) bir sözdür, ki bunu da kendisi (dara düşünce) söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır.
23:101
فَاِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَٓا اَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَٓاءَلُونَ
Böylece Sur’a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (ve nesep-akrabalık bağları) kalmayacaktır ve birbirlerinin durumlarını soruşturamayacaklardır.
23:102
فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
(Ahirette) Her kimin (ibadet ve hasenet) tartıları ağır gelirse, işte onlar ebedi kurtuluşa (ve cennet yurduna) ulaşacaklardır.
23:103
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ ف۪ي جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ
Kimin de tartıları hafif gelirse, kendilerini hüsrana düşürenler ve ebedi kalacakları cehenneme sürüklenenler, işte bunlardır.
23:104
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ ف۪يهَا كَالِحُونَ
(Cehennemin korkunç alevleri) Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakacak da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalacak (ve çaresiz kurtuluş için yalvarmaya başlayacaklardır) .
23:105
اَلَمْ تَكُنْ اٰيَات۪ي تُتْلٰى عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
” (Onlara) Ayetlerim size okunuyorken (İslam’a ve Kur’an’a davet olunurken bunları ciddiye almayıp) , yalanlayanlar sizler değil miydiniz?” (diye sorulacaktır) .
23:106
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَٓالّ۪ينَ
(Onlar da) : “Rabbimiz, şirk ve şekavetimiz bize galip gelerek (alt etti, küfür ve kötülüğe sevk etti) , biz böylece (Haktan) sapan bir kavim olup gittik” (itirafında bulunacaktır).
23:107
رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْهَا فَاِنْ عُدْنَا فَاِنَّا ظَالِمُونَ
“Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar (ve bir kere daha imtihan için dünyaya yolla) , eğer yine (inkâra ve isyana) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz (ki o zaman istediğin azabı yap diye bağrışacaklardır) .”
23:108
قَالَ اخْسَؤُ۫ا ف۪يهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
(Cenabı Hak bunlara) “Onun içine (cehenneme) sinin ve benimle söyleşmeyin” (diye buyurup azarlayacaktır) .
23:109
اِنَّهُ كَانَ فَر۪يقٌ مِنْ عِبَاد۪ي يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَۚ
“Çünkü gerçekten benim kullarımdan bir fırka (hizip, parti veya ekip): “Rabbimiz, (biz Sana, Resulüllah’a ve Kur’an ahkâmına) iman ettik (ve İslam yolunda Hak hakim olsun diye gayret göstermekteyiz), (Allah’ım)sen artık bizi bağışla (başarıya ulaştır) ve bize merhamet buyur, (zira) sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” deyip (yalvarırlardı, sizi de Hakka ve hayra çağırırlardı).
23:110
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتّٰٓى اَنْسَوْكُمْ ذِكْر۪ي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ
(Ama) “Siz onları alay konusu edinmiştiniz (Hakka ve hayra çağıran mü’minleri terk edip, küçümseyip; zalimlerin ve hain kesimlerin peşine gitmiştiniz) ; öyle ki, (düşüncesiz ve dengesiz tarafgirliğiniz) size benim zikrimi (Kur’ani hüküm ve haberlerimi) unutturmuştu ve siz onlara gülüp duruyordunuz” (diye hatırlatılacaktır) .
23:111
اِنّ۪ي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُٓواۙ اَنَّهُمْ هُمُ الْفَٓائِزُونَ
(İşte) “Bugün ben de, gerçekten onların (Hakta sabit ve mücahit kullarımın) sabretmelerinin karşılığını (ebedi cennet ve saadet olarak) verdim. Şüphesiz onlar, ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenlerdir” (buyrulacaktır) .
23:112
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْاَرْضِ عَدَدَ سِن۪ينَ
(Allah onlara buyuracak veya görevli melekle sorduracak) : “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? (Zevkinize dalıp cehennemi boylamanıza değdi mi?) ”
23:113
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا اَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَسْـَٔلِ الْعَٓادّ۪ينَ
Onlar ise: ” (Her halde) Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık (tam bilmiyoruz) , sayanlara sor” diyeceklerdir.
23:114
قَالَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلًا لَوْ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Kendilerine denilecek ki: “Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz,”
23:115
اَفَحَسِبْتُمْ اَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَاَنَّكُمْ اِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
“Bizim sizi boş bir amaç uğruna halk edip (dünyaya gönderdiğimizi) ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi zannetmiştiniz?”
23:116
فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَر۪يمِ
Hak Melik olan Allah (böyle hikmetsiz ve gayesiz işlerden münezzehtir) pek yücedir, Ondan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş’ın Rabbidir.
23:117
وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۙ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِه۪ۙ فَاِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
Her kim Allah ile birlikte başka bir ilaha dua edip yalvarırsa (Ben de Müslüman’ım, Allah’a inanmışım, ama filan kişi ve kesimlerin gücünü ve kudretini de kabul etmek ve onların himayesine girmek lazım diyerek, bazı şahısları veya güç odaklarını tanrılaştırıp tapınırsa) ki -bunu (haklı gösterecek) hiçbir bürhanı ve bahanesi geçerli değildir- o kimsenin hesabı (sorgulanıp cezalandırılması) ancak Rabbinin indindedir. Şurası muhakkak ki (gizli veya açık) inkâr edenler asla iflah olup (başarıya erişemeyecektir) .
23:118
وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَ
Ve (Ey Nebim, devamlı dua edip) de ki: “Rabbim, (bizi) bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” (Çünkü dua eden, mahrum edilmeyecektir).
Yorumunuz:
Trendler
Mâide Suresi Okunuşu ve Anlamı
MTV Nedir? - MTV Nasıl Hesaplanır? - Motorlu Taşıtlar Vergisi Hakkında
Para Kazanmak İçin 6 Öneri
Teknoloji’nin Çevre Kirliliğine Etkisi
Teknolojinin Tehlikeleri - Dangers Of Technology
Vâkı’a Suresi Okunuşu ve Anlamı
Müminûn Suresi Okunuşu ve Anlamı
Nahl Suresi Okunuşu ve Anlamı
Reklam Banner
