* YENİ SPONSORLU REKLAM *

Zümer Suresi 39.Ayet
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
39:1
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ
(Bu) Kitab’ın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (katın) dandır.
39:2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّ۪ينَۜ
(Ey Resulüm) Sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O’na halis kılarak (her konuda mutlaka Kur’an’a uyarak ve yalnızca Rabbinin rızasını arayarak) Allah’a ibadet et. (Yalnız O’na kulluk yapılır.)
39:3
اَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۢ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَٓا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰىۜ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ ف۪ي مَا هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
İyi bilin ki, halis ve hakiki din yalnız Allah’ındır. (Kur’an’ın hükmüne ve Resulüllah’ın sünnetine aykırı düşünce ve davranışlar batıldır. Bu ölçülere uymayanları ve açıkça zulüm ve zillet düzenini savunanları) , Allah’tan başka evliyalar edinerek “Biz bunlara sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tabi oluyoruz (ve tapıyoruz) diyenlere gelince; şüphesiz ki Allah, onlar arasında ihtilaf ettikleri konularda hükmünü verecektir. Ve Allah (cc) yalancı ve nankörleri asla hidayete erdirmeyecektir. (*Allah ismi, cahiliye Araplarınca da biliniyor ve kullanılıyordu. Ancak onların konuştuğu “Allah” kelimesi Kur’an’daki “Allah” (cc) kelimesinden çok farklı bir anlam taşıyordu. Cahiliye Araplarına göre Allah yeri göğü yaratan ve diğer şefaatçi tanrılardan (put ve tağutlardan) daha büyük olan, ancak etki ve yetki alanı sınırlı bulunan bir varlığı ifade ediyordu. Kur’an’daki “Allah” (cc) kelimesi ise, öyle tanrılar hiyerarşisindeki baş tanrı değil (haşa), varlığı gerçek olan, her şey elinde ve emrinde bulunan, kudreti her şeyi kuşatan, kullarının imani, ahlaki, siyasi ve iktisadi hayatlarına ait kanun ve kurallar koyan, tek ve mutlak bir Rab’dir. Kur’an’da geçen kitap, melek, nebi, resul, ahiret, takva, salat, zekat vb. bütün kelime ve kavramlar, “Allah” ismiyle mutlaka irtibatlı ve çok çeşitli daireler içerisinde bütün bunlar biri biriyle bağlantılıdır.)
39:4
لَوْ اَرَادَ اللّٰهُ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَاصْطَفٰى مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۙ سُبْحَانَهُۜ هُوَ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Eğer Allah, çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini elbette seçerdi. O, (böyle şeylerden) yücedir; O, bir olan, kahredici olan Allah’tır.
39:5
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۚ يُكَوِّرُ الَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ اَلَا هُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفَّارُ
(Allah) Gökleri ve yeri hak olarak (bin türlü hikmet ve hayırla) yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor… Güneşe ve aya boyun eğdirmiştir, her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; O üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.
39:6
خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۜ يَخْلُقُكُمْ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ ف۪ي ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ
(Allah C.C) Sizi tek bir nefisten (Hz. Adem’den) yarattı, sonra Ondan kendi eşini (Havva’yı) var etti ve sizin için davarlardan (evcil hayvanlardan) sekiz çift indirip (hizmetinize amade kıldı). Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O’nundur. O’ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? (Bu yaptığınız tam bir akılsızlık ve sapkınlıktır.)
39:7
اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Eğer inkâr edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size karşı hiç bir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için küfre (inkâra ve isyana) rızası bulunmayandır. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiç bir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilip durmaktadır.
39:8
وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُن۪يبًا اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُٓوا اِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلّٰهِ اَنْدَادًا لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَل۪يلًاۗ اِنَّكَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِ
İnsana bir zarar-sıkıntı dokunduğu zaman, gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua edip yalvarır. Sonra ona kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O’na dua ettiğini unutup, O’nun yolundan saptırmak amacıyla Allah’a eşler koşmaya başlamaktadır. De ki: “İnkârınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen, ateşin halkındansın (yakında bu hayali ve şeytani dünyan başına yıkılacaktır) .”
39:9
اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَٓائِمًا يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّه۪ۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟
(Şimdi bunlar mı hayırlıdır, yoksa) Gece yarıları kalkıp namaz için kıyama duran ve secdeye varanlar, canu gönülden itaat edip, Ahiretten korkan ve Rabbinin rızasını ve rahmetini umanlar mı? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler (ilim sahibi kimselerle cahiller) bir olur mu? Şüphesiz, ancak temiz akıl sahipleri düşünüp öğüt alır.”
39:10
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌۜ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ
De ki: “Ey iman eden kullarım, Rabbiniz’den korkun (O’na itiraz ve isyandan) sakının. Bu dünyada iyilik edenler için elbette iyilik vardır. Allah’ın arzı geniştir. (Rızkını ve İslami yaşamını her tarafta arayıp bulmalıdır.) Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenip (karşılığını alacaktır) .”
39:11
قُلْ اِنّ۪ٓي اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّ۪ينَۙ
De ki; “Bana, dini yalnız Allah’a halis kılarak (her konuda Kur’an’ı ve Resulüllah’ın ölçü alarak) Ona (ihlâs ile) ibadet etmem emrolunmuş bulunmaktadır.”
39:12
وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِم۪ينَ
“Ve Ben, Müslümanların ilki (imanda ve hayırda örneği ve önderi) olmamla emrolunmuş durumdayım.”
39:13
قُلْ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ
(Ey Nebim) De ki: “Ben, Rabbime isyan ettiğim takdirde, büyük bir günün azabından korkarım.”
39:14
قُلِ اللّٰهَ اَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ د۪ين۪يۙ
De ki, “Ben dinimi (her konuda esas alıp uyacağım hayat prensiplerimi) sadece O’na has kılarak (Kur’an ve sünneti ölçü tutarak) Allah’a ibadet ederim.”
39:15
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِه۪ۜ قُلْ اِنَّ الْخَاسِر۪ينَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْل۪يهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُب۪ينُ
“Siz de (imtihan için serbestsiniz ) O’nun dışında dilediğinize ibadet edin (hepsi geçersizdir) .” De ki “Asıl hüsrana düşenler, işte böylece kıyamet gününde kendilerine ve müntesiplerine yazık edenlerdir. Haberiniz olsun bu (ahiret kaybı) apaçık bir hüsranın ta kendisidir.”
39:16
لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌۜ ذٰلِكَ يُخَوِّفُ اللّٰهُ بِه۪ عِبَادَهُۜ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (böyle azap edici) tabakalar vardır. İşte Allah, Kendi kullarını bununla korkutup uyarmaktadır. Ey kullarım öyleyse Benden korkup (azabımdan) sakınıverin.
39:17
وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ
Tağut’a (zalim yönetimlere ve şeytani düzenlere) ibadet ve hizmet etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelip bağlananlar ise, onlar için bir müjde vardır; bu nedenle (Tağuti otoritelere tabi olanlara değil) benim (sadık ve samimi) kullarıma müjde ver (ki onlar nasipli ve şerefli kimselerdir) .
39:18
اَلَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Ki onlar (her konuda yazılan ve konuşulan) sözü (dikkatle) dinleyip duyar, (ama bunlardan Kur’an’a ve vicdana en yakın bulduğuna) en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.
39:19
اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ
Azap sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse (iman ve istikamet ehli mü’minlerle) bir mi tutulacaktı? (Ey Nebim) Ateşe (müstehak) olanı artık sen mi kurtaracaksın?
39:20
لٰكِنِ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌۙ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ الْم۪يعَادَ
Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar için; onlara yüksek (ve muhteşem) köşkler vardır, onların üstünde de yüksek saraylar yapılmıştır. Onların altından (sürekli çağlayarak) ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah’ın va’didir, ki Allah’ın, va’dinden dönmesi (muhaldir) .
39:21
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَسَلَكَهُ يَنَاب۪يعَ فِي الْاَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِه۪ زَرْعًا مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ۟
Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indiriyor da onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçiriyor; Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra (bir de) görüyorsunki bunlar kurumaya başlıyor, böylece sararıp (gidiyor) . Ardından da sadece kurumuş kırıntılar kılıyor. (İşte sizin dünya hayatınızda buna benziyor.) Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.
39:22
اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
Allah, kimin göğsünü İslam’a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerine değil midir? (Elbette öyledir.) Fakat Allah’ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
39:23
اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَابًا مُتَشَابِهًا مَثَانِيَۗ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْۚ ثُمَّ تَل۪ينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهْد۪ي بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Allah, müteşabih (benzeşmeli) , ikişerli bir kitap olarak sözün en güzelini (Kur’an’ı Kerim’i) indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah’ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır (teslimiyet ve samimiyet yerleşir) . İşte bu, Allah’ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici bulmak mümkün değildir.
39:24
اَفَمَنْ يَتَّق۪ي بِوَجْهِه۪ سُٓوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَق۪يلَ لِلظَّالِم۪ينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ
(Mü’min ve mücahit kimseler) Kıyamet günü o kötü azaptan kendi yüzünü korumaya çalışıp (pişmanlık ve perişanlık içindekilerle) bir midir? Ve (o gün) zalimlere “Kazandığınızı tadın” denilir.
39:25
كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Onlardan öncekiler de yalanlamıştı; böylece azap onlara hiç şuurunda ve farkında olmadıkları bir yerden gelip-yetişmişti.
39:26
فَاَذَاقَهُمُ اللّٰهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Artık Allah, onlara dünya hayatında ‘horluğu ve aşağılanmayı’ tattırıverecektir. Eğer bilmiş olsalardı, ahiretin azabı gerçekten daha büyük ve çetindir.
39:27
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَۚ
Andolsun, Biz bu Kur’an’da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.
39:28
قُرْاٰنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذ۪ي عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Çarpıklığı (ayetler arasındaki ihtilafı) olmayan Arapça bir Kur’an’dır (bu) . Umulur ki (okuyup anlayıp uygularlar, küfür ve kötülükten) sakınırlar (diye Allah katından indirilmiştir) .
39:29
ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا رَجُلًا ف۪يهِ شُرَكَٓاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِرَجُلٍۜ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًاۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۚ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Allah (Kendisine ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (hizmetçi) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir (akıllı ve hayırlı) adam. Şimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah’ındır. Hayır onların çoğu (gerçeği) bilmemektedir.
39:30
اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَۘ
(Ey Nebim) Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.
39:31
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ۟
Sonra şüphesiz sizler, (hepiniz; mü’min, kâfir, sadık, münafık) kıyamet günü Rabbinizin huzurunda (hasımlaşıp hesaplaşacak) davalaşacaksınız. (Bu ilahi adaletin gereğidir.)
39:32
فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَٓاءَهُۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِر۪ينَ
Allah’a karşı (O’nun adına) yalan (ve Dine aykırı fetva) uyduranlardan ve kendisine getirilip (gösterildiğinde) doğruyu (Kur’an’ın buyruğunu yanlış yorumlayıp) yalanlayandan daha zalim kim olabilir? (Böylesi gizli) kâfirler için, cehennemde yanıp duracak yer mi yok (zannedilmektedir) ?
39:33
وَالَّذ۪ي جَٓاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Doğruyu getirip (sizi batıldan hakka yönelten) ve Onu tasdik edip (sadakatgösterenlere gelince;) işte onlar muttaki olanların ta kendileridir.
39:34
لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ ذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الْمُحْسِن۪ينَۚ
Rableri katında dileyecekleri her şey onlara verilecektir. İşte bu Muhsinlerin ödülleridir.
39:35
لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذ۪ي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذ۪ي كَانُوا يَعْمَلُونَ
Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir.
39:36
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ
Allah, kuluna (özellikle kendi yolunda olanlara) kâfi değil mi? (Ey Resulüm) Seni Allah’tan başkalarıyla (canlı ve cansız putlarla) korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık ona hidayet edecek yoktur.
39:37
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّۜ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِعَز۪يزٍ ذِي انْتِقَامٍ
Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?
39:38
وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه۪ٓ اَوْ اَرَادَن۪ي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه۪ۜ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü-haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.”
39:39
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّ۪ي عَامِلٌۚ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ
(Ey Nebim ve takipçileri) De ki: “Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre (elinizden geleni) yapın (ve geri koymayın) ; elbette ben de (görevimi) yapıp durmaktayım. Artık yakında bilip öğreneceksiniz.”
39:40
مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُق۪يمٌ
Kendisini aşağılık kılan azap kime geliyormuş ve kesintisiz (kahredici) azap kimin üzerine çöküp kuşatıyormuş, (göreceksiniz!) .
39:41
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِوَك۪يلٍ۟
Şüphesiz, Biz sana bu Kitabı insanlar için hak (ölçüsü) olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
39:42
اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ ح۪ينَ مَوْتِهَا وَالَّت۪ي لَمْ تَمُتْ ف۪ي مَنَامِهَاۚ فَيُمْسِكُ الَّت۪ي قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰٓى اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Allah, (eceli gelenlerin) ölecekleri zaman canlarını alır, ölmeyeni de uykusunda (ruhunu geçici olarak bedeninden ayırır.) Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı tutar, öbürküsünü ise adı konulmuş bir vakte kadar salıverir. Şüphesiz bunlar, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler içermektedir.
39:43
اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ شُفَعَٓاءَۜ قُلْ اَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْـًٔا وَلَا يَعْقِلُونَ
Yoksa (gafiller ve kâfirler) Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa (yine mi onların peşinden gidilecektir) ?”
39:44
قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعًاۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
De ki: “Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra (hepiniz) O’na döndürüleceksiniz.”
39:45
وَاِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَحْدَهُ اشْمَاَزَّتْ قُلُوبُ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِۚ وَاِذَا ذُكِرَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ
(Her şeyin mutlak sahibi ve tek yetkili yöneticisi) Allah “bir” olarak anıldığı vakit, ahirete gerçekten iman etmeyenlerin kalpleri sıkılıp tiksinir. Ama ondan başkası (Allah’a ortak koşulan putlaştırılmış zatları) anıldığı zaman, hemen yüzleri güler ve sevinirler.
39:46
قُلِ اللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ اَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
De ki: “Ey gökleri ve yeri yoktan var eden, gaybı ve müşahede edileni bilen Allah’ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında Sen hüküm vereceksin.”
39:47
وَلَوْ اَنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ مِنْ سُٓوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, (hesap günü) Allah’tan kendileri için (hepsi artık) açığa çıkmış ve ortaya dökülmüş vaziyettedir.
39:48
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
Kazandıkları kötülükler (şimdi) kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şeyler de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
39:49
فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
İnsana bir zarar dokundu mu (ve çaresiz kaldı mı) bize yalvarır. Sonra ona katımızdan bir nimet verdik mi “Bu bana (kendi) bilgim (ve becerim) sayesinde verilmiştir” (diyerek nankörlüğe kaymaktadır) . Doğrusu bu (nimetler de musibetler de insanı denemek için bir) imtihandır; fakat çokları bilmediğinden (gaflete dalmaktadır) .
39:50
قَدْ قَالَهَا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Bunu (nimet ve faziletlerin kendi eserleri olduğunu) onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı.
39:51
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۜ وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۙ وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ
Böylece, kazandıkları kötülükler (in acı sonucu) onlara isabet etmişti. (Şimdi) Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazandıkları kötülükler (mutlaka) isabet edecektir (zulüm düzenleri çökecektir) . Ve onlar (bunu kendilerine uygulamaktan Allah’ı) aciz bırakamayacaklardır.
39:52
اَوَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟
Onlar (halâ akledip) bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, dilediğine (imtihan gereği) rızkı genişletip yaymakta ve (dilediğine) kısıp daraltmaktadır. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için gerçekten ayetler (ibret ve hikmetler) vardır.
39:53
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ
(Tarafımdan onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyip acıyandır.”
39:54
وَاَن۪يبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez (sahip çıkan bulamazsınız) .
39:55
وَاتَّبِعُٓوا اَحْسَنَ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَۙ
Rabbinizden, size indirilenin en güzeline (Kur’ani hükümlerden vicdanınıza en uygun gelenine) uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel (ki sonra pişman olup kalırsınız) .
39:56
اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ ف۪ي جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِر۪ينَۙ
Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün) : “Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah’ın diniyle) alay edenlerdendim (demeden önce Hakka ve hayra yönelip hazırlık yapınız) .”
39:57
اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّٰهَ هَدٰين۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَۙ
Veya: (Gafil ve kâfirlerin) “Gerçekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum” diyerek (haşâ Allah’ı suçlamaya yelteneceği) ,
39:58
اَوْ تَقُولَ ح۪ينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ ل۪ي كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ
Ya da azabı gördüğü zaman: ” (Keşke) Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden (iman, itaat ve cihat ehlinden) olsaydım” (diyeceği günden sakının diye bu Kur’an indirilmiş ve Onu bizzat yaşayan ve açıklayan peygamber gönderilmiştir) .
39:59
بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
“Evet (ey insanoğlu) , Benim ayetlerim sana gelmiş (ve davet olunmuştun) , fakat sen onları yalanlamış, büyüklüğe kapılmış ve kâfirlerden olup çıkmıştın.”
39:60
وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ تَرَى الَّذ۪ينَ كَذَبُوا عَلَى اللّٰهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّر۪ينَ
Kıyamet günü, Allah’a karşı yalan söyleyenlerin (nefsi ve şeytani heveslerini Dinin gereği gibi gösterenlerin) yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. (Allah’ın emirlerine uymayı nefsine yediremeyip) Büyüklenenler için cehennemde kalacak (ve azap olunacak) yeri mi yok? (Onlar belasını bulacaktır.)
39:61
وَيُنَجِّي اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْۘ لَا يَمَسُّهُمُ السُّٓوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
(İnanarak ve cihat yaparak) zafere ulaşmaları (Fevzü necat bulmaları) nedeniyle, Allah takva sahiplerini (sıkıntı ve saldırılardan) kurtaracaktır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzne kapılmayacaklardır.
39:62
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ
Allah, her şeyin Yaratıcısı’dır. O, her şey üzerinde vekildir.
39:63
لَهُ مَقَال۪يدُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟
Göklerin ve yerin kilitleri O’nun (kudret elindedir. Anahtarları ise akıl ve ilimdir) . Allah’ın ayetlerine (karşı) inkâr edenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayıp (imtihanı kaybedenlerdir) .
39:64
قُلْ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَأْمُرُٓونّ۪ٓي اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
Deki, “Ey cahiller. Bana Allah’tan başkasına tapınıp yalvarmamı (şeytani güç odaklarına yaraşıp yaranmamı) mı öneriyorsunuz? (Siz gafil ve kâfir insanlarsınız.) ”
39:65
وَلَقَدْ اُو۫حِيَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكَۚ لَئِنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki) : “Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.”
39:66
بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
“Bilakis sen (sadece bir tek) Allah’a ibadet ve dua et ve şükredenlerden ol (ki kurtulasın) .”
39:67
وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۗ وَالْاَرْضُ جَم۪يعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَم۪ينِه۪ۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
(İnkârcılar ve münafıklar) Onlar Allah’ın kadri kıymetini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer (dünya) bütünüyle Onun (kudret) avucundadır; gökler de (film şeridi gibi) sağ eliyle dürülüp bükülmüş (bulunmaktadır) . (Yani bütün hayat, tabiat ve kâinat, ruh ekranımıza yansıtılan kader görüntüleri olmaktadır.) O, onların şirk koştuklarından münezzeh ve yüce konumdadır.
39:68
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۚ ثُمَّ نُفِخَ ف۪يهِ اُخْرٰى فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ
Artık Sur’a üfürülmüş; böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıvermiş olacaktır. Sonra bir daha ona Sura üfürülecek, ardından (bütün insanlar) , onlar ayağa kalkmış durumda şaşkınlıkla bakınacaktır.
39:69
وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ وَج۪ٓيءَ بِالنَّبِيّ۪نَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Yer, Rabbinin nuruyla parıldayacak; (orta yere) kitap (Kur’an) konacak (herkesin hayat CD’si hazır bulunacak) ; Peygamberler ve şahitler getirilip aralarında Hak ile hüküm verilmiş olacak, onlar asla haksızlığa uğratılmayacaktır.
39:70
وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ۟
(Böylece herkese) Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verilmiş olacaktır. Çünkü onların işlediklerini en iyi bilen Allah’tır.
39:71
وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ
İnkâr edenler, cehenneme bölük bölük sevk olunacaklar. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açılacak ve onlara (cehennemin) bekçileri: “Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” diye soracaklar. Onlar ise: “Evet (geldiler ve bizi uyardılar) “. Ancak azap kelimesi kâfirlerin üzerine hak oldu. (Biz de layıkımızı bulduk) diye yanıtlayacaklardır.
39:72
ق۪يلَ ادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
Onlara (öyle ise) : “İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür” denilecek (ve kapıları kapatılacaktır) .
39:73
وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ اِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا وَفُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ
Rablerinden korkanlar (ve ahirete hazırlananlar) ise bölük bölük cennete sevk edileceklerdir. Oraya vardıklarında cennet kapıları fetholunacak ve görevli melekler onlara: “Selam size ne hoşsunuz ne mutlusunuz, (buyurun ) ebedi kalmak üzere, cennete girin” diyeceklerdir.
39:74
وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَاَوْرَثَنَا الْاَرْضَ نَتَبَوَّاُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَٓاءُۚ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَ
(Onlar ise) : “Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere (dünyada izzet ve devlete, ahirette cennete) mirascı kılan Allah’a hamdolsun” diyecekler. Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerde eğlenip dolaşacağımız şu cennet yurduna yerleştiren Allah’ımıza şükürler olsun. Allah yolunda çalışıp çabalayanların ücreti ne güzelmiş (şeklinde sevineceklerdir) .
39:75
وَتَرَى الْمَلٰٓئِكَةَ حَٓافّ۪ينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَق۪يلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Sen Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görmektesin. (Bugün gaybi olarak inanan mü’minlerde bizzat görecektir.) Artık aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: “Alemlerin Rabbine hamd olsun” denilmiş (ve mahkeme kapatılmıştır) .
Yorumunuz:
Trendler
Mâide Suresi Okunuşu ve Anlamı
MTV Nedir? - MTV Nasıl Hesaplanır? - Motorlu Taşıtlar Vergisi Hakkında
Para Kazanmak İçin 6 Öneri
Teknoloji’nin Çevre Kirliliğine Etkisi
Teknolojinin Tehlikeleri - Dangers Of Technology
Vâkı’a Suresi Okunuşu ve Anlamı
Müminûn Suresi Okunuşu ve Anlamı
Nahl Suresi Okunuşu ve Anlamı
Reklam Banner
